6/12/2009

seninle aramızda...






















Seninle aramızda
çizilmemiş kader,
aşılmamış kilometreler …
Seninle aramızda
haritasız coğrafya,
keşfedilmemiş kıt'alar…
Seninle suçsuz suç,
Seninle kanunsuz güç,
Seninle…
Ense kökümde ümit,
baharlanacak kadar hür.
Ve bu yaşadığımız,
seninle en güzel akşam üstüdür.

Ve seninle…
yeşillenen her bakışma,
beyaza döner her martılaşma.
yirmibin fersah deniz altında
seninle en ihtişamlı vurgundur.
Seninle hayat...
müsfettesiz hazırlanma,
çölde baharlaşma,
ayrı noktalardan bir araya,
buluşma yolculuğudur.

Seninle aramız…
Göze biriken bir damla yaşta,
anlam dolu her kavuşmada,
acının ve kederin isyanında,
geceyi sabah yapan aydınlığında,
eşiksiz bir kapı aralığında,
bekleme özgürlüğüdür.

Seninle biz…
Zeytin ağaçları, üzüm bağlarıyız…
tek tohumdan filiz veren
İki zeytin dalıyız.
Yüzlerimiz…
Güllük gülistanlık.
Seninle biz…
Yağacak diye beklenen,
iki yağmur bulutuyuz...
İkindide bir kahve içimiyiz.
Seninle biz aynı kadehte demlenen,
Seninle biz rakı şişesinde güzelleşen
ve oynadıkça birbirine değen
iki balık gibiyiz…

Seninle biz…
Dağlar tepeler sapaklar,
tıngır mıngır otobüs yolculukları,
bas gaza ehliyet suçları,
uykusuz gece kaçışları,
sabah nergis kokulu kahvaltı masaları,
akşam midye dolmalı rakı sofraları...
Seninle dönülmez akşamın ufkundan
dönülmenin hazzına varılan
upuzun bir günaydınız …

Seninle aramızı yapan
şişenin dibindeki balık değil,
şişenin dibini görmeden
gözlerimizde oynayan balıktır.
Seninle bir erkek bir dişi iki kuşun,
daldaki yuvaya yanyana konuşudur.
Hayır sadece kuşlarda yoktur bu,
hayır sadece kırlar bayırlar değildir özgür.
Yollar, kader, kilometreler, sen...
pek çok şeydir şahidi seninle aramızın...
İşte bu yüzden işte...
Sadece yediğimiz içtiğimiz değil,
sevdiğimiz güldüğümüz nefes aldığımız...
seninle aynı plakta dönmektir en güzeli
hesapsız kitapsız…

Hiç yorum yok:

6/12/2009

seninle aramızda...






















Seninle aramızda
çizilmemiş kader,
aşılmamış kilometreler …
Seninle aramızda
haritasız coğrafya,
keşfedilmemiş kıt'alar…
Seninle suçsuz suç,
Seninle kanunsuz güç,
Seninle…
Ense kökümde ümit,
baharlanacak kadar hür.
Ve bu yaşadığımız,
seninle en güzel akşam üstüdür.

Ve seninle…
yeşillenen her bakışma,
beyaza döner her martılaşma.
yirmibin fersah deniz altında
seninle en ihtişamlı vurgundur.
Seninle hayat...
müsfettesiz hazırlanma,
çölde baharlaşma,
ayrı noktalardan bir araya,
buluşma yolculuğudur.

Seninle aramız…
Göze biriken bir damla yaşta,
anlam dolu her kavuşmada,
acının ve kederin isyanında,
geceyi sabah yapan aydınlığında,
eşiksiz bir kapı aralığında,
bekleme özgürlüğüdür.

Seninle biz…
Zeytin ağaçları, üzüm bağlarıyız…
tek tohumdan filiz veren
İki zeytin dalıyız.
Yüzlerimiz…
Güllük gülistanlık.
Seninle biz…
Yağacak diye beklenen,
iki yağmur bulutuyuz...
İkindide bir kahve içimiyiz.
Seninle biz aynı kadehte demlenen,
Seninle biz rakı şişesinde güzelleşen
ve oynadıkça birbirine değen
iki balık gibiyiz…

Seninle biz…
Dağlar tepeler sapaklar,
tıngır mıngır otobüs yolculukları,
bas gaza ehliyet suçları,
uykusuz gece kaçışları,
sabah nergis kokulu kahvaltı masaları,
akşam midye dolmalı rakı sofraları...
Seninle dönülmez akşamın ufkundan
dönülmenin hazzına varılan
upuzun bir günaydınız …

Seninle aramızı yapan
şişenin dibindeki balık değil,
şişenin dibini görmeden
gözlerimizde oynayan balıktır.
Seninle bir erkek bir dişi iki kuşun,
daldaki yuvaya yanyana konuşudur.
Hayır sadece kuşlarda yoktur bu,
hayır sadece kırlar bayırlar değildir özgür.
Yollar, kader, kilometreler, sen...
pek çok şeydir şahidi seninle aramızın...
İşte bu yüzden işte...
Sadece yediğimiz içtiğimiz değil,
sevdiğimiz güldüğümüz nefes aldığımız...
seninle aynı plakta dönmektir en güzeli
hesapsız kitapsız…

Hiç yorum yok: