Bilmen lâzım, kaşını gözünü itinayla boyamayı...
İsminin hakkını verip ayakta durmayı...
Göle maya çalacak kadar muzip
ama tutmayacağını bilecek kadar da aklını kullanmayı...
Bilmen lâzım, hedefini doğru seçip ıskalamamayı...
Ve koruman gerektiğini soyadının itibarını...
Yoksa köy yollarında Ferrari kullanmaya benzer hayat,
baştan eğreti çizdiysen kalbinin güzergahını.
Büyümek birden bire bastıran yağmur gibi
hazırlıksız yakalayıverir insanı.
Önemini yitirir bir yerden sonra durduğun konumun
enlemselliği, boylamsallığı.
O saatten sonra git bir sahil köyünde balıkçı ol istersen,
soyamadıktan sonra neye yarar, yüregine kazınan pişmanlıkları?
Öğrenmen lâzım, nasıl anlatır bir insan karşındakine meramını?
Duygularına gem vurduğunda, daha mı derin yaralar aşk?
Ay’a gitmek mümkün, ya peki orada yaşama olasılığı?
Değer verdiğin sürece herşey anlamlı,
kurşun döktürmekle geri gelmiyor yaşama sabrı...
Hayat bazen sıradan bir sandöviçin içindeki
küçücük turşu parçasının sirkesinde saklı...
Bilmen lâzım canım yaşamayı bilmen lâzım...
Yoksa insan olmanın kalmıyor bir anlamı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder